Beş yaşından beri her sırrımı paylaştığım, derdimi anlattığım, beraber gülüp ağladığım, derdi üzüntüm, sevinci mutluluğum olmuş, artık kardeşim olan dostum biz 12 yaşındayken başka bir ile ortaokul ve liseyi okumaya gitmişti; sadece yazları görüştük o yıllarda. Sanki koca kışı ayrı geçirmemiş gibi buluşur buluşmaz kaynaşırdık.
Sonra O, Ankara’ ya ben İstanbul’a üniversitede okumaya gittik. Artık yazları 2-3 gün görüşüyorduk. Garip olan, ne kadar az yüz yüze görüşsek arkadaşlığımız o kadar derinleşiyor, paylaştığımız konular artıyordu.
Ona bu mesafeler de yetmedi, daha da uzaklara gitti, İsveç’e. Altı yılını verdi kuzeylilere. Teknolojik cihazların tüm nimetleri vasıtasıyla görüşüp, hayatlarımız hakkında durum raporları verdik birbirimize, kadın-erkek ilişkileri üzerine tezler yazdık. Bu hassas konularda törpülenmeyi kabullendik, yenilgi saymadık. Çoğu insan için bir şey ifade etmeyecek yerel kelimelerle haberleşip günlerce geyik yaptık. Beraber yaptığımız tatillerde başımıza gelenlere, gelecek olanlara, yıllar sonra bile gülebildik. Dedikodu yaptık hem de ne dedikodu, hiç utanmadık bundan keyif aldık.
Olduğumuz gibi kabul ettik birbirimizi, iyi niyetimizden emin olduk. İnsanın, dünya görüşü kendisine uyan bir arkadaşı olmasının keyfine vardık. Her koşulda ve her zaman, herhangi bir konu için dünyanın bir ucunda da olsa arayabileceğin, akıl danışabileceğin bir dosta sahip olmanın kıymetini bildik. Doğacak çocuklarımızın arkadaş olacağı umut ettik.
Ama bizim kızı tutabilene aşk olsun; yok ben daha da uzaklara gitmeliyim bu mesafeler beni kesmiyor dedi veeeee aşkının peşinden gitti: Yenidünyaya.
Yolun açık; sağlığın, mutluluğun daim olsun kardeşim.
Kardeşin...